Yazı
Yazar : Hasan Yalçın YAYLA
692 Görüntülenme
Her kazanım bir mücadelenin sonucudur
Hasan Yalçın YAYLA

Millet olmak, bir hayatı ve kaderi ortak yüklenmek demektir. Millet olmak, birlikte var olmak, birlikte üretmek, dayanışmak ve birlikte paylaşmaktır. Bu birliktelik, yüksek şuur seviyesiyle, kardeşliği kitleselleştirmekle sağlanır. Birlikte varoluşun imkânlarını, ortak bilinç, ortak duyarlılık, ortak güç geliştirmek yerine özel çıkarlar için fırsata dönüştürmek, toplumsal çürümeye, bunalıma yol açar. Birlikte ve bir millet olarak var olmanın en somut göstergesi, adil, hakkaniyetli paylaşımdır.

“Komşusu açken tok yatan bizden değildir” kutlu ifadesi, birlikte var olmanın, birbirimiz için var olmanın ortak duygulanım, sahiplenme ve sorumlulukla gerçekleşeceği hakikatini öne çıkarır. Sosyal adalet, gelir dağılımında adil paylaşım ve sonuçta huzurlu bir toplum bu ruhla inşa olur. Ancak bu duyarlılıktan yoksunsanız, zararı hep başkasına yararı kendinize mal ediyorsanız, orada birlikte yaşamanın sağlıklı zemini daralıyor, zarar görüyor demektir. Aslında sadece kendi çıkarını düşünüp başkalarının, üstelik sistem içinde birlikte yaşadığı başkalarının çıkarına duyarsız olanlar, kendi varoluş zeminini de daraltır, tahrip eder.

Ülkemizin ekonomik göstergelerine bir de bu açıdan baktığımızda ne yazık ki tablonun genel anlamda ülke ve millet için sevindirici olduğunu söyleyemiyoruz. TÜİK’in verilerine göre Türkiye’de 16 milyon kişi toplam millî gelirin yüzde 48’ine, 67 milyon kişi de yüzde 52’sine sahiptir. Yani Türkiye’de gelir eşitliğini veya gelir dağılımında adaleti sağlayacak uygulamalar maalesef başarılı veya etkili olamamıştır. Toplumun en zengin yüzde 20’si bir önceki yıla göre 1,2 puanlık artışla yüzde 48’i alıyor, toplumun en fakir yüzde 20’si yüzde 0,3’lük azalışla toplam millî gelirin 5,9’unu alıyor. Sürekli yoksul oranımız yüzde 13,7, maddi yoksunluk oranımız yüzde 28; faiz, döviz, enflasyon, zam baskısı insanımızın kahir ekseriyetini bunaltmaya devam ediyor. Küçük bir azınlık geçime dair hiçbir kaygı duymaksızın yaşarken, büyük çoğunluk neredeyse açlık sınırında hayatını idame ettirmektedir. Farklı gelir grupları arasındaki bu uçurum kabul edilebilirlik sınırını korkunç düzeyde aşmıştır. Bu eşit olmayan, hakkaniyetsiz paylaşım ortamında birlikte var olma iradesi de millet olma ruhu da yara alır, almaktadır.

Hem küresel ölçekte hem ülkemiz bazında yaşanan sıkıntılar anlık, pansuman çarelerle çözümlenemez. Meseleler köklü, hakkaniyetli çözümler, çareler gerektirmektedir. Alt mahallenin insanları aç ve yoksulsa yukarı mahallenin sakinleri evlerinde tok ve rahat yatamaz, yatmamalıdır. Eğer birlikte gülecek, birlikte var ve birlikte millet olacaksak, yöneticiler bu gerçekliklerin farkında olarak politika geliştirmeli, programlar yapmalıdır. Programlar, özellikle yeni mağduriyetler üretmemeli, mağdur edilmiş kesimlerin taleplerini karşılar nitelik ve yeterlilikte olmalıdır. İşte tam da bu noktada sosyal adaleti ve dengeyi bozmadan, insanı yaşatmak, ekonomik hayatı düzenlemek önemli olmaktadır. Yine bu aşamada hükûmet, toplu sözleşme ve benzeri platformları adil paylaşım fırsatı olarak değerlendirmelidir. Toplu sözleşme, ekonomik mağduriyetlerin, sosyal, kültürel hak kayıplarının giderilmesi için iyi bir fırsattır.

Dünyanın birçok yerinde geniş ve çalışan kitlelerin taleplerine duyarsız kalmak, üstesinden gelinemeyecek toplumsal maliyetlere neden olmuştur. Biz ülke ve millet olarak, aynı gemide olduğumuzun bilinci ve sahip olmamız gereken ortak duyarlılıkla artık başka sorunlara, sıkıntılara imkân vermemeliyiz. Bu konuda hepimizin üzerine düşen görev ve sorumluluklar vardır. Nimet ve külfet paylaşımı dengeli, ölçülü olmazsa, çalışma barışı da toplam verim ve başarı da arzulanan ölçüde sağlanamaz, sağlanamıyor.

Toplu sözleşmeler hakça, adil, hakkaniyetli paylaşımın fırsatı olmalıdır. Yetkililer, işçi veya memur olsun çalışanları yük değil, güç olarak görmelidir. İnsanımızın kazandığı her durumda ülkemiz, ülkemizin kazandığı her durumda milletimiz kazanmıştır. Memur sendikacılığı açısından gerçek kazanım ise yasal, bağlayıcı bir hak olarak işleyen bizzat toplu sözleşme düzenidir. Toplu sözleşme ile toplumsal anlaşma, toplumsal barış, huzur, demokrasi, çalışma barışı kazanmıştır, kazanmaktadır. Onun için evvela bu düzenin işlek kılınması, işleyişin daha sağlıklı yürümesi sağlanmalıdır. Bu nedenle, müzakere süreç ve usulü daha adil, hakkaniyetli ve çözüm odaklı olarak yeniden tanzim edilmelidir. Biz sendika olarak, dün toplu sözleşme hakkı için, bugünse toplu sözleşme sürecini verimli kılmak için elimizden gelen çabayı gösterdik, gösteriyoruz.

6. Dönem Toplu Sözleşme’de önemli kazanımlar elde ettik. Her toplu sözleşmeye taşıdığımız ek gösterge konusunun karara dönüşmüş olması, bununla ilgili çalışmanın 2022 yılında tamamlanacak olması başlı başına tarihî bir kazanımdır.

Hak, emek ve özgürlüklere ilişkin elde ettiğimiz onlarca kazanım; toplu sözleşme ikramiyesinin 400 liraya çıkarılması, eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolunda bugüne kadar kronikleşmiş birçok problemin çözüme kavuşması, verilen emeğin, dökülen alın terinin, harcanan çabanın, azim ve kararlılıkla çalışmanın ürünüdür.

 

Yazarın Diğer Yazıları
MEMUR-SEN
KONFEDERASYONU
EĞİTİMCİLER BİRLİĞİ
SENDİKASI
Zübeyde Hanım Mahallesi Sebze Bahçeleri Caddesi No:86
Altındağ - Ankara / TÜRKİYE
Tel : 0.312 231 23 06 Faks : 0.312 230 65 28
ebs@ebs.org.tr
Copyright © Eğitim Bir Sen