Söylem değişikliği çözüm odaklı eylemlerle desteklenmelidir
2018-2019 eğitim-öğretim yılı, yaklaşık 18 milyon öğrencimiz ve 1 milyona yaklaşan öğretmenlerimiz açısından yeni bir heyecan, yoğun bir çalışma dönemi ve özverilerle dolu bir süreç olarak başlıyor. Bütün öğrencilerimize ve eğitim çalışanlarına başarılar diliyoruz.
Bir eğitim sisteminin uzun vadede verimli olabilmesi, bütünü oluşturan parçaların birbiriyle uyumuna bağlıdır. Sistemden ve bütünlükten yoksun bir organizmada çelişkiler, hatalar, istikrarsızlıklar ortaya çıkacak; hedefi olmayan, günübirlik değişime giden ama asla köklü adımlar atamayan devasa bir yapı elimizde kalacaktır.
Okullaşma oranlarının artmasına, okulların fizikî ve teknolojik kapasitesinin gelişmesine, öğretmen sayısında artış yaşanmasına, eğitime ayrılan kaynağın artmasına rağmen hâlâ istenilen seviyede olunmamasının temel sebebi, organizasyonsuzluk, sistemsizlik ve bulma arayışlarının bitmemesidir.
Eğitimde başarı, hangi yol, yöntem ve tekniklerin kullanılacağına, nasıl bir yol haritası izleneceğine ilişkin pratik, ancak kapsamlı bir teorik arka planla mümkündür. Eğitim sisteminin inşası, eğitime ilişkin ezberlerin gözden geçirilmesi ve mevcut paradigmanın sorgulanmasını kaçınılmaz kılmaktadır. Aksi takdirde müfredat, öğretmen, öğrenci ve okul üzerinden yürütülen bütün tartışmalar yüzeysel kalacaktır. Bu bağlamda yapılması gereken, insan odaklı bir ekol inşa etmektir. Daha sonra bunu referans alan eğitim politikaları, öğretim programları, eğitim kurumları oluşturulup eğitimci kadrolar yetiştirilebilir. Bu, uzun soluklu, sabır ve azim gerektiren bir süreçtir. Ama bu süreçte adım atılması gereken alanlar, çözüme kavuşturulması gereken pek çok sorun bulunmaktadır.
Eğitim çalışanlarının sorunlarına çözüm bulmadan eğitimde yol almak, başarıyı yakalamak pek mümkün görünmemektedir. Bu çerçevede, sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi, atamaların hâlâ mülakatla yapılması, erkek kamu görevlilerine dayatılan darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliğinin varlığı, kariyer basamaklarına ilişkin belirsizlik, ek ders esaslarındaki adaletsizlikler, atama ve yer değiştirme süreçlerindeki istikrarsızlık, yönetici görevlendirme süreçlerinde mahkeme kararlarının doğurduğu sıkıntılar, vadedilen 3600 ek gösterge konusunda halen adım atılmamış olması, eğitimcilerin şiddete maruz kalması, okullara bütçe gibi, çözüme kavuşturulması gereken sorunların yeni eğitim-öğretim yılı içerisinde aşılmasını bekliyoruz.
Eğitim çalışanlarının saygınlığı artırılmalıdır
Öğretmenliği diğer mesleklerden ayıran en önemli özellik, mesleğin moral ve motivasyonla icra ediliyor olmasıdır. Son yıllarda inatlaşarak dayatılan birtakım uygulamalarla öğretmenler moral ve motivasyon açısından çökmüş, eğitim sisteminin köküne dinamit koymakla eş değer adımlar atılmıştır. Yeni dönemde, sorunlu uygulamalar yerine, eğitim çalışanlarının eğitim-öğretim faaliyetlerinin en önemli ve vazgeçilmez unsuru görülüp saygınlığının artırılmasının hedeflenmesini istiyoruz. Nitekim öğretmen şikâyet hattına dönüşen Alo 147 sorununun çözümü, öğretmen performans değerlendirmesi taslağı ve Öğretmen Strateji Belgesi’nin uygulanmayacağının açıklanması gibi somut adımlar, öğretmenlerin eğitim-öğretime odaklanmalarını sağlamıştır. Beklenti ve talebimiz, eğitim çalışanlarını umutlandıran söylem değişikliğinin çözüm odaklı eylemlerle desteklenmesi ve sürdürülmesidir.
Öğretmen atama ve yer değiştirme süreci tutarlı ve sürdürülebilir olmalıdır
Öğretmen sayısı her geçen yıl artmasına rağmen halen yaklaşık 100 bin öğretmen ihtiyacı bulunmaktadır. Öğretmen eksikliğinin uzun vadede bir milletin kaderini etkileyebileceği düşünülerek, öğretmensiz bir sınıf bile kalmayacak şekilde eğitim kadrosu tam olmalıdır. Ücretli öğretmenlik uygulamasıyla öğretmen ihtiyacının giderilmeye çalışılması ucuz çözüm yoludur.
2016’da çıkarılan KHK ile birlikte sözleşmeli öğretmen uygulamasına tekrar dönülmesi büyük sorunlara kapı aralamıştır. Farklı istihdam şekilleri, sorunları çeşitlendirmiş, yeni sorunlar ortaya çıkarmış, öğretmenlerin aile bütünlüğünü bozmuş, insani mazeretleri ortadan kaldırmış, temel insan haklarına aykırı, cebri bir model olmuştur.
Kadrolu ya da sözleşmeli ayırımı yapılmaksızın öğretmenlerin yer değişikliği talepleri karşılanmalı, öğretmen açığının kapatılması ve bölgesel farklılıkların giderilmesi hedefleri bir arada yürütülmelidir. Bakanlık, anayasal hak olan mazerete bağlı yer değişiklikleri ve isteğe bağlı yer değişikliği ile yaşa ve tecrübeye dayalı bölgeler arası adil bir öğretmen istihdamını birlikte yürütmek zorundadır. Zorunlu hizmet, sözleşmeli öğretmenlik vb. cebri uygulamalardan istenilen sonucun alınamadığı ve bunların yeni sorun alanları hâline geldiği bilinmektedir. Bu nedenle, Bakanlık, maddi teşvikler ile norm kadro esaslarının bölge/okul bazlı esnek hâle getirilmesi, kariyer basamaklarında pozitif ayrımcılık gibi uygulamaları bir arada yürütmek suretiyle esnek çözümler geliştirmelidir.
Farklı istihdam biçimleri son bulmalı, sözleşmeli öğretmenler kadroya alınmalıdır
Eğitim kurumlarında öğretmenler arasında kadrolu/sözleşmeli şeklinde ortaya çıkan ayırım kurum içi çalışma barışını bozmaktadır. Bu durum öğretmenlerin verimliliğini düşürmekte, aynı niteliklere sahip ve aynı görevi yapan insanlar arasında bir nevi kast sistemi oluşturmaktadır.
İstihdamda güçlük çekilen illerde öğretmen ihtiyacının karşılanması amacıyla getirilen sözleşmeli öğretmenlik uygulamasına son verilmeli ve sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir.
Mülakatla öğretmen atama yönteminden vazgeçilmelidir
Sözleşmeli öğretmenlik uygulamasıyla birlikte Türkiye’deki öğretmen istihdamı süreçlerine sözlü sınav aşaması da ilk kez dâhil edilmiştir. Özellikle, çok sayıda sözlü sınav komisyonu olması, sınav komisyonunda bulunanların yeterlilikleri, sınavlarda sorulan sorular vb. konular kamuoyunda sıklıkla gündeme gelmektedir. Tek başına sözleşmeli öğretmenlik uygulaması çok ciddi bir problem iken, atanacak öğretmen seçiminin mülakatla yapılması, yapılan mülakatlar çerçevesinde adayların kazanma ya da kaybetme nedeninin objektif bir şekilde izah edilememesi, yıllarca emek vererek okumuş ve birçok yazılı sınavdan geçmiş öğretmen adaylarının farklı komisyonlarca bir kaç dakikalık mülakatla elenmesi adalet duygusunun zedelenmesine neden olmaktadır. Mülakatla öğretmen atama yönteminden vazgeçilmeli, toplum vicdanında karşılığı olan kadrolu istihdam modeli tercih edilmelidir.
3600 ek gösterge konusunda verilen sözün gereği yerine getirilmelidir
Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi başta olmak üzere, seçim sürecinde kamu görevlilerine verilen vaatler ivedilikle yerine getirilmeli; tüm kamu görevlilerinin ek gösterge rakamları 600 puan artırılmalı, yardımcı hizmetleri sınıfı çalışanlarına da (Genel İdare Hizmetleri Sınıfı kadroları için öngörülen en düşük rakamdan aşağı olmamak üzere) ek gösterge hakkı verilmelidir.
İstihdamda zorluk çekilen bölgelerde teşviki yöntemler uygulanmalıdır
Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen yörelerde en büyük eğitim sorunu, kalıcı öğretmen istihdamının sağlanamamış olmasıdır. Bugün söz konusu bölgelerde bir öğretmenin ortalama görevde kalma süresi 1,5 yıldır. Bu durum, ilkokul dönemi başta olmak üzere, eğitim ve öğretimde ciddi sıkıntılara yol açmaktadır. Öğretmen açığının kapatılması amacıyla zorunlu hizmet yükümlülüğü getirilmiş olsa da bunun soruna kalıcı bir çözüm getirmediği görülmektedir. Biz, eğitim çalışanlarına yönelik zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları hâlinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmesini istiyoruz. Bu durum, hem bölgenin eğitim çalışanı açığının kapatılması bakımından hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanının yaşamış olduğu mağduriyeti gidermesi bakımından zaruret arz etmektedir. Toplu sözleşme taleplerimiz arasında da yer alan ‘ilave özel hizmet tazminatının hayata geçirilmesi öğretmen açığı sorununu büyük oranda çözecektir.
Eğitimcilere şiddete seyirci kalınmamalıdır
Son yıllarda, eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayları münferit eylemler olmaktan çıkmış, yaygın bir toplumsal sorun hâline gelmiş ve ülkemizin geleceği açısından vazgeçilmez olan eğitim-öğretim hizmetinin yürütülmesini sekteye uğratacak dereceye varmıştır. Bu şiddet eylemlerinde, mevcut yasal düzenlemelerin bu fiillere karşı caydırıcı nitelikte ceza öngörmemesi ile şiddet uygulayan kişilerin bu eylemlerinin adli ve idari makamlarca önemsenmeyeceği ve ciddi bir ceza yaptırımıyla karşılaşmayacakları inancı önemli bir rol oynamaktadır. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olaylarına karşı caydırıcılık, şiddete uğrayan çalışana da hukuki koruma sağlayacak nitelikte yasal düzenlemeler acilen yapılmalıdır.
Okulların ödenek ihtiyacı karşılanmalıdır
İlkokul ve ortaokullara doğrudan ödenek verilmemesi, bu okulları il özel idaresinin kaynak aktarımına ve okul aile birliğinden sağlanacak gelire bağımlı kılmaktadır. Okulların zaruri harcamaları için okul aile birlikleri tarafından üretilmeye çalışılan çözümler, başvurulan yollar yetersiz kalmaktadır. Okul yöneticilerinin eğitim liderliği yapmalarının önündeki en büyük engel olan ödenek sorunu; öğretmeni, yöneticiyi ve veliyi karşı karşıya getirmekte, bundan da en fazla zararı yine öğrenciler ve okul yönetimleri görmektedir. Velilerden para talep etme dönemi sona erdirilmeli; öğrenci sayısı, okulun büyüklüğü, donanım ihtiyacı gibi faktörler esas alınarak öğrenci başına belirlenecek tutarda doğrudan ödenek aktarımı yapılmalıdır.
Eğitimcileri motive eden bir kariyer sistemi oluşturulmalıdır
Anayasa Mahkemesi’nin Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme uygulamasına yönelik olarak verdiği iptal kararı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun, mahkeme kararıyla kariyer basamağı unvanı elde edilemeyeceğine ilişkin içtihadı sonrasında kariyer basamakları sürecinin adeta unutulmaya terk edilmesi, pek çok hak kaybına sebep olmuştur.
Kariyer basamakları uygulamasının yürürlükte olduğu zaman diliminde yapılan bilimsel çalışmalar, öğretmenlik kariyer basamakları uygulamasının öğretmenleri sosyal, kültürel ve sportif faaliyetlere teşvik etmenin yanı sıra kendilerini geliştirmelerine ve kariyer basamaklarında ilerlemek için lisansüstü eğitim yapmaya teşvik etmiş; öğretmenlerin kendini yenilemesi, alanındaki gelişmeleri takip etmesi bakımından olumlu sonuçlar doğurduğunu ortaya koymuştur. Eğitimin paydaşlarının görüş ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, sadece sınav odaklı olmayan, süreç ve bireysel çaba odaklı, maddi ve manevi açıdan tatminkâr bir kariyer sistemi ivedilikle hayata geçirilmelidir.
Eğitim yöneticiliği profesyonel bir kariyer mesleği haline getirilmelidir
Eğitim yöneticiliği ve okul yöneticiliği, ikincil bir görev olmaktan çıkarılarak meslekleşmeyi sağlayacak çalışmalar yapılmalı, bununla ilgili olarak yetiştirme programları hazırlanmalıdır. Eğitim kurumu yöneticiliğinin eğitim liderliğine dönüştürülmesi, yöneticiliğin profesyonel bir meslek olarak ele alınarak kadro unvanlı bir uzmanlık mesleği hâline getirilmesiyle mümkündür. Eğitim yöneticilerinin bir eğitim ve okul lideri olarak inisiyatif alanları genişletilmeli, eğitim-öğretimle ilgili rolleri öne çıkarılmalıdır.
Memur, hizmetli ve diğer çalışanların emeği görmezden gelinmemeli, mali ve sosyal hakları iyileştirilmelidir
Millî Eğitim Bakanlığı kadrolarında Genel İdare Hizmetleri Sınıfı, Teknik Hizmetler Sınıfı, Yardımcı Hizmetler Sınıfı ve diğer hizmet sınıflarında çalışanların da eğitim öğretim hizmetinin aksamadan en etkin şekilde yürütülmesi için emek sarf ettiği gerçeği unutulmamalıdır. Şef, memur ve hizmetlilere öğretim yılına hazırlık ödeneğinin ödenmemesi, eğitim ve öğretim için aynı hedeflere ulaşmak için aynı amaç birliği içinde aynı konuda çalışan kamu görevlileri arasında eşitsizlik ve adaletsizlik kaynağıdır. Öğretim yılına hazırlık ödeneği, öğretmenlerle birlikte eğitim-öğretim hizmetlerinin yürütülmesinde emek sarf eden Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı kadrolarında görevli tüm hizmet sınıflarındaki eğitim çalışanlarına da ödenmelidir.
Eğitim kurumlarında çalışan personelin haftalık 40 saati aşan çalışmalarının karşılığı fazla çalışma ücreti ödenmesi ya da personel yetersizliği gerekçesine sığınılmadan fazla çalışma karşılığı izin hakkından faydalanmalarının sağlanması yönünde düzenleme yapılmalıdır.
Memur ve hizmetliler başta olmak üzere, eğitim çalışanlarına yönelik görevde yükselme ve unvan değişikliği sınavları belli bir takvim dâhilinde periyodik olarak gerçekleştirilmelidir.
Darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği bir an evvel değiştirilmelidir
Darbe ürünü kılık ve kıyafet yönetmeliği, kamu görevlilerinin, milletimizin değerlerine ve genel kabul görmüş kılık ve kıyafet şekillerine uygun olmak, herkesin bu kapsamda tercihlerine azami saygı gösterilmesi kaydıyla tercihleri doğrultusuna belirleyecekleri kılık ve kıyafetle görevlerine gitmelerini ve görev mahallinde bulunmalarını temin edecek şekilde değiştirilmelidir.
Eğitim-Bir-Sen olarak, yeni eğitim-öğretim yılının tüm eğitim çalışanlarına, öğrencilerimize, velilerimize ve milletimize hayırlı olmasını; eğitimin en kısa sürede sorunlardan arındırılmasını diliyor, Bakanlığın güçlü ve büyük Türkiye idealine erişmemizi sağlayacak eğitim politikaları geliştirmesini ve uygulamasını bekliyoruz.16.09.2018
Fikret ÖZBEY
Eğitim Bir-Sen Bayburt Şube Başkanı